27 Ekim 1981 yılında İsveç’in en büyük deniz üslerinden biri olan Karlskrona’da gece vakti çok gürültülü dizel sesleri duyuldu. Burada bulunan Denizaltı Müzesi’nden bu konuyla ilgili bazı şikayetler yapıldı. Ertesi sabah sesin nereden geldiği anlaşıldı. Project 613B sınıfı (Whiskey sınıfı) S 363 Sovyet denizaltısı Karlskrona’ya 10km uzaklıkta arşipel içerisinde dar bir kanalda karaya oturmuş ve kurtulamıyordu.
Olay kısa sürede uluslararası bir krize dönüştü. Büyük bir süper güce karşı küçücük bir ülke olan İsveç denizaltıyı geri vermedi. Rusya’nın denizaltıyı kurtarmaya yönelik askeri güç kullanacağının sanıldığı 20 dakikalık sürede Başbakan Thorbjörn Fälldin; Sovyetlerden bir saldırı gelmesine yönelik, İsveç’i topyekün savaş durumuna geçiren savunma planını devreye soktu. Daha sonra radarda görülen gemilerin Doğu Alman ticaret gemisi olduğu anlaşılacaktı.
Müzakereler sonrasında iki taraf da konunun daha fazla büyümemesi için Sovyetler’in İsveç’ten özür dilemesi ve geminin komutanının sorgulanmasına müsade edilmesinde anlaşıldı. Sorguya Komutan Pyotr Gushchin’in tek başına gitmesine müsade edilmedi ve geminin politik subayı Vasily Besedin’in de bulunduğu sorgulamada iki de Sovyet diplomat yer aldı. Bu diplomatlardan büyükelçilik çalışanı Boris Grigoryev’in KGB ajanı olduğu daha sonra anlaşılacaktı. Yapılan açıklamada navigasyon cihazının bozulmuş olması nedeniyle rotadan 100 milden daha fazla sapmış olduklarını anlayamadıklarını söylemiş olsalar da yüzlerce küçük adacıktan oluşan arşipelde karaya oturdukları bölgeye gelebilmek için çok iyi navigasyon yapabilmiş olmalarına işaret edildi. Genel kanı S-363’ün, İsveç’in o sırada yapmakta olduğu yeni bir silah denemesini sualtından izlemek üzere oraya gönderilmiş oldukları yönündeydi.
Geminin dışında gizlice yapılan incelemelerde Uranyum-238’e rastlanması tartışmaları daha da büyük bir boyuta getirdi. Sorgulama sonrasında İsveç’e ait bir römorkör ile denizaltı uluslararası sulara çekildi ve Rus gemilerine teslim edildi. Sovyetler’de konuyla ilgili kurulan komisyon sonrasında, ikinci komutan Avrukevich suçlu bulundu ve ordudan ihraç edildi, birinci komutan Gushchin sahil güvenlikte bir birimde görevlendirildi ve politik subay Besedin suçsuz bulundu.
Olaydan 35 yıl sonra verdiği bir röportajda Besedin gemide nükleer başlıklı torpidolar olduğunu doğruladı.
Bu olay basında Whiskey on the Rocks olarak isimlendirildi. Ruslar ise birçok denizaltılarına verdikleri Komsomolets ismini bu denizaltıya verdikleri İsveç Komsomolu (Шведский комсомолец) diye dalga geçen bir isim ile anmaktadırlar.
İsveçliler bu konuyla ilgili çok detaylı bir belgesel çekmişler, olayın tüm tarafları ile röportajlar yapmışlar. İlginizi çektiyse bu adresten izleyebilirsiniz.
Fotoğraflardaki denizaltı ise yine Whiskey sınıfı (Project 613B sınıfı) bir Sovyet denizaltısı olan S-189 denizaltısı. St Petersburgda görme şansım olmuştu.
HSwMS Neptun
Bu hadise İsveç’in en büyük deniz üssüne ev sahipliği yapan Karlskrona ilinde bulunan Deniz Müzesi’ndekilerin denizden çok yüksek dizel makina gürültüsü geldiği yönündeki şikayetleri ile ortaya çıkmıştı. Hadisede İsveç Silahlı Kuvvetleri alarma geçmiş ve özellikle bir de Neptun denizaltısı’nın yer aldığı bir olay gerçekleşmişti. Hadisenin ilerleyen günlerinde S-363 Sovyet Denizaltısı’nı kurtarmak için görevlendirildiği düşünülen bir römorkör bölgeye yaklaşırken Neptun römorköre önleme gerçekleştirmişti. Römorkör gelen ikazlara rağmen rotasını korumuş ve sürat avantajını kullanarak Neptun’u geçmiş, S-363 denizaltısına doğru yoluna devam etmişti. Ancak Neptun’ün bir kestirme rota biliyor olması sayesinde S-363’e daha erken varacağını anlaması üzerine, denizaltıyı kurtarmaya gelmemiş gibi umursamadan yoluna devam etmişti.
İsveç, 1900 yılında ABD’ye denizaltı teknolojisini öğrenmek üzere gönderilen bir casus olan Carl Richson’un edindiği bilgiler ışığında denizaltıların taktik avantajlarını çok hızlı şekilde uygulayan ve Soğuk Savaş’ta da Sovyetler’e karşı en caydırıcı avantajının yüksek teknoloji denizaltılar geliştirmek olduğunu gören bir ülkedir. Bu yüzden İsveç’in yine birer teknoloji timsali Visby korvetleri dışında büyük savaş gemileri yoktur ancak denizaltı teknolojisi ile her zaman (Kockums Tersanesi’ni Almanlara satana kadar diyelim: https://lnkd.in/dTecXKNd ) akla gelen ilk ülkelerden biri olmuştur.
İsveç, ABD’nin Albacore ile denediği dairesel kesitli sualtında yüksek sürat ve manevra imkanı sağlayan forma ve X tipi dümen sistemine en hızlı adapte olan ülke olmuş ve hemen Sjöormen denizaltısına (bu sınıfın tamamı daha sonra Singapur’a satılmıştır) bu özellikleri uygulamıştı. 1980 yılında göreve başlayan Neptun, İsveç’in Sjöormen sınıfı sonrası geliştirdiği Nacken sınıfı üç denizaltıdan ikincisiydi. Denizaltıya girer girmez, İsveçliler’in kendilerine has bir denizaltı tasarım anlayışı olduğunu hemen anlıyorsunuz. 49.5m boy ve 1150ton deplasmana sahip, beş kanatlı bir pervaneye, iki MTU dizel jeneratör ve Jeumont-Schneider elektrik motoruna sahip gemi, İsveç’in tamamen bilgisayar kontrolüne, FAS ve torpido fırlatma mekanizmasına sahip olarak geliştirdiği ilk gemi olma özelliği taşıyordu. Komando operasyonları için bir diver lockout chamber yer almaktaydı. Nacken sınıfı denizaltıların bir özelliği de, etkinliği yüzünden Japonya tarafından da tercih edilen, İsveç tarafından geliştirilen ve en modern ve etkin AIP sistemlerinden biri olan Stirling Motoru’nun da 8 metrelik modül halinde bir sekşın olarak eklenerek denendiği ilk denizaltı sınıfı olmasıdır.
HSwMS Neptun, görebileceğiniz en modern ve X dümene sahip tek konvansiyonel müze denizaltısıdır. Onbirinci evlilik yıldönümümüzde Dr Yasemin Arıkan Özden ile Stockholm’den 12 saatlik bir yolculukla günübirlik ziyaret etmiştik.