Dünya’da Değişen Dengeler, Hollanda Denizaltı İhalesi ve Türkiye Denizaltı Endüstrisi Açısından Önemi

  Bu hafta Türkiye basınında pek yer bulamasa da denizaltı endüstrisini ilgilendiren çok önemli bir gelişme yaşandı. Hollanda’nın Walrus Sınıfı konvansiyonel denizaltılarının yerini alacak Orca Sınıfı Denizaltı ihalesi sonuçlandı. Dört denizaltıyı kapsayan 5.6 Milyar Euroluk ihaleyi Fransız Naval Group’un (eski adıyla DCNS) Barracuda Sınıfı konvansiyonel denizaltısı kazandı. Evet, Barracuda Sınıfı AIP sistemine sahip değil. 

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Rusya’nın zayıflaması ile Sovyet denizaltı tehdidi ortadan kalkmış ve bu yüzden Avrupa ülkelerinde yeni denizaltı siparişleri ertelenmiş ve denizaltı endüstrisi ciddi şekilde kan kaybetmeye başlamıştı. Bu ülkelerden biri de Hollanda idi. Denizaltı tasarımı ve inşası konusunda 1980lerde çok ileri bir seviyede olan RDM Submarines firması Hollanda donanmasına teslim ettiği dört Walrus sınıfı denizaltının ardından yeni denizaltı siparişi alamayınca iflas etmişti. Özellikle Delft Teknik Üniversitesi ve Marin firmasında denizaltılarla ilgili teorik ve deneysel çalışmalar yapılmaya devam edildiyse de 30 yıl boyunca denizaltı inşası yapılmadığı için denizaltı tasarımı ve inşası konusunda state-of-the-art’ın gerisinde kalınmıştı.

Hollanda Walrus Sınıfı Denizaltı

  2014’te Kırım Krizi ile başlayarak Avrupa’da değişen dengeler ve artan Rus denizaltı tehdidi, Hollanda’yı yeni denizaltı programını başlatmak zorunda bıraktı. Amaç; Hollanda firmalarının maksimum katılımı ile dört denizaltının ilki 2033’de göreve başlayacak şekilde inşa edilmesi, Hollanda şirketlerinin teknoloji transferi ile know-how kazanmaları ve Hollanda denizaltı inşa endüstrisinin yeniden canlandırılması idi.

İhaleye dört ülkeden teklif verilmişti. Fransa, Almanya, İsveç ve İspanya.

İspanya:

  İspanya denizaltı filosu Fransız DCNS (Naval Group) tarafından inşa edilen denizaltılardan oluşmakta. İspanyolların yerli denizaltı projesinin ilk denizaltısı, Navantia Tersanesi tarafından inşa edilen S80 denizaltısı, tasarımında yaşanan sorunlardan ötürü pek iyi sayılmayacak bir üne sahip olduğu için Hollanda tarafından yarışa dahil edilmemişti. 

İspanya S80 Denizaltısı

İsveç:

  İsveçli Saab firması İsveç Bahriyesi için geliştirilen A26 denizaltısının büyütülmüş bir türevi ile yarışmaya girdi. A26 denizaltısı İsveç’in kendini kanıtlamış, Japonya’nın da denizaltılarında İsveç lisansı ile kullandığı AIP sistemi olan Stirling motoru ile sunulmuştu.

  İsveç denizaltı endüstrisi de Hollanda’da olduğu gibi soğuk savaş sonrası yeni siparişlerin azalması yüzünden çok kan kaybetmişti. Ünlü Kockums Tersanesi iflas etmiş ve stratejik öneminden ötürü ve İsveç’in denizaltı filosunu ayakta tutabilmek için devlet kontrolüne geçmişti. 1996 yılında son Gotland sınıfı denizaltının tesliminden sonra firma Saab’a satılmış, iyice zayıflamış ve Avustralya’nın denizaltı ihalesi için Avustralyalı bir firma ile birleşmişti. Saab firması Kockums’u 1999’da, anlaşılması çok zor bir karar ile, Alman HDW Tersanesi’ne satmıştı. Almanlar bu hamle ile denizaltı ihalelerindeki en güçlü rakiplerinden biri  olan İsveçli rakiplerini elimine etmişti (İsveç gibi bir ülke kendi ulusal güvenliği için bu kadar önemli bir şirketi nasıl rakibine satabilir anlamak gerçekten güç). Yaşanan aksaklıklara rağmen gecikmeli de olsa 2001 yılında son Collins sınıfı denizaltı Avustralya Donanması’na teslim edilebilmiş ama İsveç Donanması’nın sipariş etmek istediği A26 denizaltısı ile ilgili ciddi sorunlar yaşanmaktaydı. Yönetimi HDW’nin ThyssenKrupp’a satılması ile TKMS’nin eline geçen Kockums, isterlere yönelik maliyetlerin artmasından ötürü İsveç Savunma Bakanlığı’na A26 teklifini vermekte direniyordu ve TKMS, Kockums’un mini denizaltılar üzerine çalışması, konvansiyonel denizaltıları HDW üzerinden yürütmek istiyordu. Ancak 2014 yılından artan Rus denizaltı tehdidi yüzünden A26 denizaltı projesi İsveç için hayati önem kazanmıştı ve İsveç Savunma Bakanlığı projesinin başlatılabilmesi için Hollywood filmlerini aratmayacak bir operasyon düzenledi. (https://www.blt.se/blekinge/sanningen-om-raden-mot-kockums/) İsveç’in Malmö Şehri’nde bulunan ama yönetimi Almanların elinde olan Kockums’a askeri birlikler eşliğinde bir baskın yapıldı ve “çok gizli” seviyede blueprintler ve ekipmanlara el konuldu ve kamyonlara yükleyerek firmadan çıkarıldı. Firmanın İsveçli çalışanları Almanlar tarafından verilen maaş zamlarını dahi kabul etmeyerek firmadan istifa etti ve Saab firmasında görevlerine devam ettiler. Sonuç olarak ThyssenKrupp, Kockums’u Saab’a geri satmak durumunda kaldı. Neticede 2001’de son Collins’in tesliminden sonra İsveç’te 22 yıl boyunca yeni denizaltı inşa edilemedi. Saab A26 denizaltı projesini devraldıysa da İsveç denizaltı endüstrisi süreçte çok ciddi kan ve saygınlık kaybetmiş oldu. A26’nın 2024 olan teslim süresi, inşasının ancak 2022 yılında başlanabilmesi ile 2027’ye ötelendi.

  Hollanda ihalesinde Saab elini kuvvetlendirebilmek için stratejik bir karar ile Hollanda’nın tanınan gemi inşa firması Damen ile bir konsorsiyum kurdu. Bu ortaklık denizaltı projesinde Hollanda firmalarının katılımının en üst düzeyde olacağı ile ilgili güven vermişse de ihaleyi kazanabilmek için yeterli olmadı. 

Ara Not: Hollanda’nın denizaltılarını Fransa’dan almaya karar vermesinin politik bir karar olup olmadığını sorguladım. Konuyla ilgili Hollandalı arkadaşlarımla fikir alışverişinde bulundum. “Hollanda’ya Fransa’nın mı yoksa Almanya’nın mı politik olarak daha yakın olduğunu” sordum. Aldığım cevap “Hollanda’nın politik olarak Fransa ve Almanya’ya eşit yakınlıkla olduğu hatta Almanya’ya daha yakın olduğu” idi. Bu durumda Hollanda’nın kararı tamamen teknolojik üstünlükler ve işbirliği odaklı olmalıydı.

İsveç A26 Denizaltısı

Almanya:

  İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın nükleer enerjiyi silah endüstrisinde kullanmasının yasaklanması nedeniyle Almanlar konvansiyonel ve fuelcell AIP sistemine sahip denizaltılar konusunda uzmanlaşmışlardır. Dünya’nın bir çok ülkesine ihracat gerçekleştirmiş ve çok sayıda denizaltı inşa etmiştirler. Türk Denizaltı Filosu da Alman HDW Tersanesi tasarımı Type 209 sınıfı denizaltılardan oluşmaktadır. Type 209lardan sonra Almanlar Portekiz, Yunanistan, Güney Kore ve Türkiye’ye Type 214 sınıfı denizaltılar satmış, İtalyan ve kendi bahriyeleri için ise Type 212A denizaltısını geliştirmiştir. 

  Almanlar Hollanda’nın Orca sınıfı denizaltı ihalesine Type 212A denizaltısının gelişmiş modeli olarak lanse edilen ama aslında Type212A’nın iki katı kadar fazla deplasmana sahip olan Type212CD E denizaltısı ile girmişti. Type 212CD sınıfı denizaltı üzerine Almanlar Norveç ile beraber çalışıyorlar ve serinin ilk denizaltısının inşasına ancak Eylül 2023’te başlanabildi. Yani bu sınıfta henüz üretimi tamamlanmış bir denizaltı bulunmuyor.

  Type 212CD E denizaltı tasarımı Almanların yeni jenerasyon fuel cell teknolojisine sahip ancak batarya teknolojisi olarak Type 212A’larda kullanılan sodyum sülfür batarya teknolojisine sahip olacaktı.

  İhaleye İsveçliler Hollanda’nın tanındık askeri ve sivil gemi inşa şirketi Damen ile girmişti. Fransızlar ise Hollandalı çamur tarama gemisi (dredger) üzerine ihtisaslaşmış Royal IHC firması vasıtasıyla Hollanda sanayiini projeye dahil edeceğini açıklamıştı. Diğer taraftan TKMS tam olarak nasıl bir yerli katılım ve teknoloji transferi yapacağını çok net şekilde ortaya koyamamış gibi duruyor. Daha önce Kockums ile ilgili yaşananlar da şirketin kooperasyon konusunda kötü bir üne sahip olmasına neden olmuş olabilir.

Alman Type-212A Denizaltısı

Fransa:

  Fransızlar kendi bahriyelerinde nükleer denizaltılar kullanmakta ancak konvansyionel dizel elektrik denizaltıları export tipi olarak inşa etmektedirler. Fransız denizaltı üreticisi DCN daha sonra DCNS adını almış ve en son 2017’de Naval Group adını almıştır. Naval Group %62.5 Fransız hükümetine ve %35 Fransız savunma devi Thales Group’a aittir. Fransızların export tipi konvansiyonel denizaltıları Scorpene sınıfı olarak Hindistan, Malezya, Şili ve Brezilya’ya satılmıştı. Naval Group Avustralya ile Collins sınıfı denizaltıların yerini alacak yeni bir okyanus tipi konvansiyonel denizaltı kontratı imzalamıştı. 12 adet Barracuda denizaltısının 90 Milyar Euro’ya inşa ve bakımını kapsayan bu dev proje 2021’de iptal edilmiş ve Avustralya ceza olarak Fransa’ya 830 Milyon Euro ödemeyi kabul etmişti. İşte Fransa’nın Hollanda’ya önerdiği Barracuda denizaltısı bu ihtilafa konu olan denizaltıydı. Barracuda, Fransızların kendi bahriyelerinde kullandıkları Suffren sınıfı nükleer denizaltının tahrik sisteminin nükleer yerine dizel elektrik ile değiştirilmiş versiyonu.

Fransız Barracuda Denizaltısı

  Fransızların Barracuda’da daha önce Scorpeneler için geliştirmiş olduğu MESMA teknolojisine yer vermediği ve AIP teknolojisi yerine Lithium Ion batarya teknolojisini tercih ettiği görülüyor.

  Lithium Ion bataryalar denizaltı batarya kuyusuna kurşun asit bataryalara göre çok daha hacim efektif olarak yerleştirilebiliyor ve ağırlık başına daha fazla enerji depolayabiliyorlar. Daha yüksek akımda şarj edilebiliyor olmaları kısa sürede şarj edilmelerine imkan tanıyor ve kurşun asit bataryaların %80den fazla deşarj edilmemeleri ve genellikle %50 deşarjda kullanılıyor olmalarına karşın Li-Ion bataryalar %100 deşarj edilebiliyor olmaları ve uzun ömürleri ile kurşun asite çok önemli avantaj sağlıyorlar. Bu durum da denizaltının şnorkel yaptığı sürenin toplam seyir süresine oranı ile hesaplanan indiscretion rate açısından çok önemli bir avantaj sağlıyor.

  Lithium Ion özellikle denizsuyu ile temasında çok ciddi tehlike arz ettiği ve yangının söndürülmesi çok zor olduğu için denizaltılarda yakın bir geleceğe kadar tercih edilmemekteydi. Japonlar ilk defa Oryu ve sonra Toryu denizaltılarında AIP teknolojisinden vazgeçmiş ve geliştirdikleri teknoloji ile Li Ion bataryayı denizaltıda kullanıma uygun hale getirerek bu konudaki öncü oldular. Güney Kore de yeni geliştirdikleri 3000 ton sınıf denizaltı Dosan Ahn Chango sınıfı denizaltılarında bu tip batarya kullanacaklarını açıkladılar.

  Barracuda, Fransızların kendi bahriyelerinde kullandıkları Suffren sınıfı nükleer denizaltının tahrik sisteminin nükleer yerine dizel elektrik ile değiştirilmiş versiyonu. Bu konfigürasyona sahip bir Suffren türevini Fransızlar henüz inşa etmemiş olsalar nükleer versiyonlarının 2020’den beri denizlerde olması yüzünden bu Barracuda teklifi, hazırlık seviyesi açısından İsveçlilerin A26sı ve Almanların Type 212CD E önerilerinden daha güvenilir görülmüş olabilir.

  Hollandalıların Orka Sınıfı Denizaltı Projesi ile ana amaçlarından birinin Hollanda şirketlerinin teknoloji transferi ile know-how kazanmaları ve Hollanda denizaltı inşa endüstrisinin yeniden canlandırılması olduğunu söylemiştik. Fransa her ne kadar Saab&Damen işbirliği ile ortaya konan Hollanda katılımına yaklaşamasa da Hollandalı çamur tarama gemisi (dredger) üzerine ihtisaslaşmış Royal IHC firması vasıtasıyla Hollanda sanayiini projeye dahil edeceğini açıklaması Almanlara göre daha işbirliğine yatkın olduklarına yorulabilir. Fransızların teknoloji transferi açısından Almanlara göre daha işbirliğine açık olmalarına bir hipotez olarak da belki Hindistan’ın Fransa ile ortaya koyduğu Scorpene projesi ile teknoloji transferi gerçekleştirerek daha sonra kendi nükleer denizaltı sınıfı olan Arihant denizaltısını geliştirebilmiş olmasını öne sürebiliriz.

Akula Sınıfı Rus Nükleer Denizaltısı

Sonuç ve Konunun Türkiye Açısından Önemi

  Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile ortadan kalkan Rus denizaltı tehdidi 2014’te Kırım Krizi ile başlayrak Avrupa’da yeniden hissedilir olmuştur. Ancak geçen sürede İsveç ve Hollanda gibi oyuncuların denizaltı endüstrileri zayıflamıştır. Hollanda Walrus sınıfından bu yana 30 yıldır denizaltı inşa etmemiş ve bu konudaki yetkinliğini yitirmiştir. Sonuç olarak Walrus sınıfının yerini alacak Orca Sınıfı Projesine hız verilmiş ve Fransa 5.6 Milyar Euroluk Hollanda projesini Almanya ve İsveç’i yenerek kazanmıştır. Hollanda’nın Fransa’yı seçmesinin politik bir tercih olmadığı ve tamamen teknoloji ve onun transferine dayandığı yorumunu yapabiliyoruz. Fransız denizaltısı AIP sistemine sahip olmayan Li-Ion bataryalı bir konvansiyonel denizaltı. Modern denizaltılarında AIP’den vazgeçen ilk ülke Japonlar olmuştu. İsveç lisansı ile kullandıkları stirling motorunu terk etmiş ve Li-Ion teknolojisini tercih etmişlerdi. Hollandalı uzmanlar da teknik olarak bu teknolojiyi Almanların sunduğu fuelcell alternatifine tercih ettiler. Türkiye ilk AIP’li denizaltısını aktif göreve henüz kabul etmedi ve sırada beş denizaltı daha bu teknoloji ile inşa edilmeyi bekliyor. Bu denizaltılarda yeni batarya teknolojilerinin uygulanabilirliği (örneğin bir Type 214 kullanıcısı da olan Güney Kore’nin Li-Ion alternatifi) değerlendirilmelidir. Dünyadaki en güncel denizaltı projelerinde yaşanan bu gelişmelerin dikkate alınması ve denizaltılarda Li-Ion teknolojisinin kullanımı ile ilgili yerli çalışmaların ortaya konulması gerekmektedir. Fuelcell AIP sistemine sahip olması planlanan Milden Projesi Hollanda’nın projedeki seçimi dikkate alınarak yeniden değerlendirilmeli ve projeye hız verilmelidir. Denizaltı projelerinin inşası, bakım tutumu, eçhize seçimi ve modernizasyon ile ilgili gelecekte yaşanacak süreçler iyi analiz edilmelidir.

 

  Uzmanlar şu anda İkinci Soğuk Savaş’ın ABD ve Çin arasında yaşanmakta olduğunu değerlendiriyor. Ancak ABD ilk soğuk savaşta sahip olduğu ekonomik üstünlüğe artık sahip değil. Bütün ülkeler dünyadaki gidişatın her gün yeni bir kitlesel savaşa doğru ilerlemekte olduğunu görüyor ve buna göre hazırlık yapıyorlar. Türkiye’nin silah sistemleri NATO ülkelerinin teknolojilerine dayalıdır ancak son yıllarda ülkemiz politik olarak bazen Rusya’ya ve Çin’e yaklaşmakta ve bu sebeple ciddi ambargolarla karşılaşabilmektedir. S400 sorunları, F35 krizi, F16 ambargosu ve diğer birçok altsistemlerde yaşanan ambargolar bilinmektedir. Almanya ile Eurofighter Projesi sorunu ve birçok sistemle ilgili export lisansı ambargoları uygulanmaktadır. Fransa ile yaşanan uçak gemisi krizi ve Yunanistan ile dinmeyen dalgalı Adalar Denizi tartışmalarının yanında İspanya ve İtalya ile ilişkilerde olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Diğer yandan 2024 yazında yaşanan Wagner krizinde Cumhurbaşkanımızın Rusya Başkanı Putin’e destek sözü verdiği basına yansımıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarında ABD’nin Yunanistan’da kurmakta olduğu deniz ve kara üslerinden duyduğu rahatsızlığı ve YPG/PKK’ya verilen desteğin dost ve müttefikliğe uymadığını bir çok kere dile getirmiştir. Hal böyle iken yarın bir Dünya Savaşı çıksa Türkiye’nin tarafsız kalıp kalamayacağı ve dahil olursa kimden yana olacağını kestirebilmek çok güç. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye’ye her kim saldırırsa saldırsın ülkeyi savunabilecek hazırlık seviyesinde olması gerektiği tartışılamaz. Yarın bir savaş çıkar ve ABD veya Avrupa Ülkeleri tarafından toprak bütünlüğüne bir tehdit görülür ve Rusya ve Çin ile taraf olmak durumunda kalırsa bu halde de Türkiye kendini savunabilmelidir. Bunun tek yolu yerli ve milli savunma sanayiidir. Son yıllarda milli savunma sanayi atağa geçmiş ve kısa sürede çok önemli atılımlar yapılmıştır. Ancak Dünya bizim teknolojik ilerleyişimizden daha hızlı ısınmaktadır ve Türkiye bir kitlesel savaşa tam anlamıyla hazır olamadan savaş kapımıza gelebilir.

 

  Yıllardır Türkiye’nin bir uçak gemisine sahip olmasının gerekip gerekmediği bir tartışma konusu olmuştur, tıpkı nükleer denizaltıya sahip olmasının gerekip gerekmediği konusu gibi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda verdiği talimat ile yerli uçak gemisi projesi ile ilgili çalışmalar başlatılmış ve dolayısıyla bu tartışmalara nokta konulmuştur. Türkiye uçak gemisine sahip olacaktır. Bununla paralel olarak yerli nükleer denizaltı çalışmalarının da yakın gelecekte başlatılması şaşırtıcı olmayacaktır. 

  Bu açıdan denizaltı operasyonu konusunda Hindistan’ın Türkiye için iyi bir örnek olduğu değerlendirilebilir. Hindistan bir yandan Fransa ile denizaltı projeleri yürütmüş ve teknoloji transferi gerçekleştirmiş diğer yandan da Rusya’dan iki adet Akula sınıfı nükleer denizaltı kiralayarak nükleer denizaltı teknolojisini ve operasyonunu öğrenmiştir. Bu model Türkiye için hem pratik anlamda nükleer denizaltı teknolojisinin öğrenilmesi hususunda fayda sağlarken hem de dost/düşman kavramının önündeki pusların dağılacağı yakın gelecekte denizaltı operasyonları ile ilgili esneklik sağlayabilecektir.

REFERANSLAR

  • https://rhmarine.com/en/showcase/excellence-below-the-surface/
  • https://medium.com/@billwbkmk/investigating-the-depths-revealing-the-s80-submarines-mysteries-258b3bb10381
  • https://www.navalnews.com/event-news/euronaval-2022/2022/10/saab-kockums-builds-new-processes-skills-and-capabilities-in-delivering-a26/#prettyPhoto/0/
  • http://www.hisutton.com/images/Type-212-submarine-guide.jpg
  • https://www.seaforces.org/marint/French-Navy/Submarine/Barracuda-Suffren-class.htm
  • https://www.navalnews.com/naval-news/2024/03/the-netherlands-select-naval-group-for-its-new-submarines/#prettyPhoto/0/
  • https://www.naval-technology.com/projects/akula/

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir