Çocukken bir kavanozun içine toprak doldurdum ve içine karıncalar attım. Derhal başladılar kendilerine bir yuva yapmaya. Birkaç güne kavanozu onlarca tünelden oluşan bir yeraltı şehrine dönüştürdüler. Çocuk aklı ya, kavanozu salladım ve yuvalarını bozdum. Sanki ilk defa kavanoza atmışım gibi tekrar başladılar yuvayı yapmaya ve birkaç güne baştan inşa ettiler. Yine bozdum. Yine inşaa ettiler. Yine bozdum. Yine yaptılar. İlkinde nasıl bir teknik, nasıl bir motivasyon, nasıl bir özen ile yaptılarsa yine aynı şekilde sil baştan inşa ettiler.. “Bu çocuk nasıl olsa yine bozacak yuvayı boşverin yapmayalım” demediler. Sonunda ben bozmaktan usandım onlar yapmaktan usanmadılar. Neticede onları aldığım yuvaya geri götürdüm, kapağı açtım ve saldım karıncaları..
İşin önünü sormadan, kin gütmeden, geçmişi düşünmeden, dahil olduğu andan itibaren insanın bir çalışma ortamına adapte olabilmesi, sonunu düşünmeden çalışabilmesi, görevini yapabilmesi.. Süreç içerisinde başına ne gelirse gelsin, herşey tekrar en başa dönmüş bile olsa ve yeniden yapacağı herseyin de yine bozulma ve yine en başa dönme ihtimali olsa da umudunu yitirmemesi insanın; hatta çalışmanın onun varoluş sebebi olması ve bunun için umuda bile ihtiyaç duymaması, görevini hep ilk işe başladığı motivasyonla sürdürebilmesi.. Ne kadar düşerse düşsün tekrar ayağa kalkması ve devam edebilmesi..
Biz genç mühendisler çoğu zaman bunu yapamıyoruz. Motive olabilmemiz için yüksek bir maaşa, iyi şartlara sahip olmayı bekliyoruz. Daha iyi bir imkan verildiği anda herşeyi bırakıp gidebiliyoruz. Yurtdışında yaşayanların imkanları gözümüze güzel gözüküyor, bırakıp gidiyoruz. Amirimize kızıyoruz bırakıp gidiyoruz. En ufak bir eleştride kızıp küsüyoruz ve motivasyonumuzu kaybediyoruz.
Aslında Türkler olarak çok yaman savaşçılar olarak biliniriz. Tarihte bunu tüm dünyaya defalarca göstermiş bir milletiz. Ama anlamadığımız şey artık savaşın kılıçla kalkanla değil mühendislik ve teknoloji ile yapıldığı.
O karıncalar gibi, çalışmalarımız kaç kere bozulursa bozulsun, en iyisini silbaştan yapabilecek enerjiyi kendimizde bulabilmemiz için bir “Dava”ya ihtiyacımız var. Böyle bir Davası olduğunda insan ne amirlerinin vizyonsuzluğuna sıkılır, ne akranlarının tembelliğine takılır, ne aldığı maaşa yakınır ne de falanca yerdeki hayat standartlarına özenir..
Kendi Davanızı bulabilmeniz ve kendi vizyonunuzdan başka hiç bir umuda ve motivasyona ihtiyaç duymamanız dileklerimle..
“Throughout the centuries there were men who took first steps down new roads armed with nothing but their own vision. Their goals differed, but they all had this in common: that the step was first, the road new, the vision unborrowed, and the response they received — hatred. Every great new thought was opposed. Every great new invention was denounced. The first motor was considered foolish. The airplane was considered impossible. But the men of unborrowed vision went ahead. They fought, they suffered and they paid. But they won.“
Ayn Rand